ANA SAYFA
GÜNDEME DAİR
BİZDEN HABERLER
EMEK-HABERLERİ
ALEVİ ONLİNE
Eylül Zamanı TV
KÜLTÜR/SANAT
HAYATIN İÇİNDEN
=> Gözümüze Takılanlar
=> Çocuk Olmak
=> Bunları Unutmayalım
=> Sosyalist Önderler
=> Dünya Devrim Tarihi
=> İlkler Unutulmaz
=> Sosyalizmin Alfabesi
FOTO GALERİ
ANKETLER
DOST SİTELER
ZİYARETÇİ DEFTERİ
İLETİSİM
 

Sitemizin Tüm Hakları Halkın Ortak Mülkiyetidir...Tüm Ergümanları Özgürce Paylaşa Bilirsiniz...

DUYURU PANOSU

---Radyomuz Yayında---

Sitemizin Tasarımı Devam Ediyor.....

---Televizyonumuz Test Yayınına Başlamıştır---

Çocuk Olmak



Çocuk Olmak İstiyorum!!


"Çocuk olmak istiyorum" diyorum kimseler duymadan, içten içe...

Ne tuhaf! Küçükken, hep büyümek isterdim...

Büyümek ve her istediğimi yapabilmek...

Şimdilerde ne çok gülüyorum, o zamanlar içten gelen isteğime...

Bir zamanlar 18 yaşında olmak, ne kadar büyük bir şeydi benim için!

Sanki hayat değişecekmiş gibi bekledim doğduğum günü...

Ve bir gün o gün geldi, artık 18 yaşındaydım...

Ne değişti?

Hiçbir şey... Koca bir hiçbir şey...

Hoş neyin değişmesini bekliyordum ki?

Cevap isteme, cevabım yok!

Masumdu tüm duygular o zaman...

Ne çok ağlardım...
Kimseler görmezdi gözyaşlarımı...
Daha çocukken, hayallerimi cebime koyup, unutmuştum rüyalarımı...
Olgun, sorumluluk sahibi, ne yapması gerektiğini bilmesi gereken küçük bir kız...

Her şeyi taa o zamanlarda bile içime atardım...
Kendi içimde çözmeye çalışmak, yapmaya çalıştığım en zor davranıştı belki de...
Sevgimi belli edemez, hep kaçardım sevgi gösterisinde bulunanlardan...
Bu özellik hala benimle !

"Kelebek" derlerdi bana arkadaşlarım...
O zaman sebebini anlayamazdım...
Şimdilerde anlıyorum...
Kelebekler çok narindir, en ufak bir şeyde kırılırlar ya işte sebep bu!
Hiç kırılamazdım ki oysa...
Ne o zaman ne de şimdi!
Hep anlayış ve sabırlı olmak bana yapışan hem en iyi hem en kötü özellik olsa gerek...

Şimdi 22 yaşındayım...

Ve yine ne tuhaftır ki, büyüme isteğim tersi bir hal aldı...
Artık küçülmek istiyorum...
Kapris yapmak, şımarmak istiyorum...!
Her şeye gülmek, durup dururken ağlamak...
Sokaklarda koşuşturmak...
İçimde, kaygılara yer vermeden yaşamak...
O an ne düşünüyorsam yapmak istiyorum belki de...

O zamanlar ne yapsan çocuk olduğundan hoş görülür ya, işte ben o hoşgörüyü özlüyorum...

Bayramlarda sabahın erken saatlerinde herkesten önce kalkıp, bayramlıklarımı giymek, doyasıya şeker yemek istiyorum...Ta ki babam "dur kızım, dişlerin çürüyecek" diyene kadar...

Geceleri karanlıktan korkup, ışığı söndürmeden uyumak istiyorum... Yaramazlık yapıp, kaçmak istiyorum annemden... Bir de annemin yanında uyumak istiyorum, sıcacık...

Sözün özü; çocuk olmak istiyorum...

Büyümek; kötüleri tanımakmış...
Büyümek; susmakmış...
Büyümek; çaresizliğe boyun eğmekmiş...
Büyümek; acıyı en derinlerde yaşamak,
Sonra o acı ile gülebilmekmiş...

Her şeyi anlamakmış büyümek...
Evet anlıyorum artık her şeyi...
Ve anladığıma, ağlıyorum çaresizce...

Şimdilerde küçükken sebepsiz yere akıttığım gözyaşlarımı özlüyorum...
Herkese küçük, bana büyük gelen mutluluklarımı istiyorum...

Ben dileğimi geri aldım!

Çocuk olmak istiyorum...

Doyasıya çocuk olmak...

Sevimli, mutlu, küçük bir kız çocuğu…!

Bu mümkün mü?


Kapitalist Dünyada Çocuk Olmak

Geçtiğimiz yılın Kasım ayında BM’nin dünya çocuklarının durumunu anlatan bir raporu yayınlandı. Kötü beslenme, salgın hastalık, açlık, savaş ve temiz su bulamama yüzünden her bir dakikada 5 yaşın altındaki 12 çocuk hayatını kaybediyor. Raporu hazırlayanların vicdanı o kadar sızlamış ki bu sorunun çözümü için söyledikleri şu: “Bu utançla yaşamaya nasıl devam ederiz? Zengini daha zenginleştiren, yoksulu daha da yoksullaştıran politikaların değiştirilmesi için bir siyasi iradeye ihtiyaç var.”

Bizleri her geçen gün sömürmenin yollarını çeşitlendiren, gün be gün tepemize yumruklarını ve bombalarını indiren, ceplerini dolduran, dünyanın tüm kaynaklarını sömüren, yağmalayan, daha fazla çalış diyerek kanımızı emen bu kan emiciler mi bu sorunu çözecek ve bu politikaları değiştirecek? Hayır, bu politikaları onlar değiştirmezler. çünkü bu yöntemler (bir yanda canilikleri ve bir yanda vicdan oyunları) onları var eden, iktidarlarını sağlamlaştıran ve çoluk çocuk demeden tüm işçilerin kanları üzerinde saltanat sürmelerini sağlayan politikalardır. Kendi kafalarına asla kurşun sıkmazlar.

çocuk ölümlerinin büyük çoğunluğu yıllardır açlığın canlı resmi olan Afrika kıtasında yaşanıyor. Afrika’da açlık ve ölüm çok ucuz ama yaşamak pahalı. Modern sanayi gelişkin değil. İnsanların en azından açlıktan ölmemelerini sağlayacak bir gelirleri yok. Ama kabile savaşlarında birbirlerini öldürmeleri için ellerine tutuşturulmuş silahları, kurşunları var. Altın madenlerinde hayatları pahasına çalışmaları için siyanürle altın arama yöntemleri var. Ya açlıktan öleceksin ya da çalışmaktan. Vicdanları sızlayan bu kişilerin siyasi iradesi, yıllardır Afrika’da aç çocukların akbabalara yem olmasına seyirci kalmaya devam ediyor!

Dünyanın neresine bakarsak bakalım aynı olayların farklı versiyonlarını görüyoruz. Yıllardır burjuvazinin el attığı, üzerine pazarlıkların yapıldığı bir başka bölge Ortadoğu. öylesine bir pazar ki, bir tarafta kâr, bir tarafta can pazarı. Sermayenin sömürme ve yağmalama politikaları yüzünden Ortadoğu’da işçiler ve çocukları yine öldürmeye devam ediyorlar. çocuklar tankların üzerine taşlarla yürüyor, ya da çatışma ortasında vuruluyor. Ve yıllardır vicdan meraklıları İsrail ve Filistin sorunu için yol haritaları çiziyor. Ama gel gör ki onların çözümleri aslında bizim için çözümsüzlüğü daha da artırıyor.

Birçok Asya ülkesinde McDonald’s oyuncakları yapılıyor. Ama nasıl? Evsiz çocuklar bu fabrikalarda gece gündüz demeden çalıştırılıyorlar. Ve bu tempoda dinlenmeden ağır ve uzun süreli çalışmanın sonucunda birçok çocuk için daldıkları uykudan uyanmak mümkün olmuyor. Zengin şımarık çocukların neşe kaynağı olan oyuncaklar Asyalı yoksul işçi çocukların canlarından olmasına neden oluyor.

Türkiye’ye dönüp baktığımızda bir demokratikleşme havası yaratıldı ki sormayın. İnsan haklarından, yaşam hakkından taviz vermeyeceğiz dediler. Mardin’de 12 yaşındaki çocuğu sokak ortasında yargısız infazla kurşuna dizdiler. Vücudundan yaşından daha fazla kurşun çıktı, 13 kurşun. Bir tarafta devlet kademesinde yer alan sermaye babalarının çocukları sabah kahvaltısı için özel devlet uçaklarıyla Avrupa’ya giderken ya da özel lüks arabalarıyla hız yaparken, baklava çalan bir işçi çocuğu 20 yıl hapse mahkûm oluyor. Bu nasıl çifte standarttır ki, banka hortumlayan, dolandırıcılık yapan, örtülü ödenekleri iç eden bu adamlar yargılanmıyorlar da, bizler kafamızı kaldırdığımızda adalet mekanizması tıkır tıkır işliyor. çünkü adalet bizzat burjuvaziye adil davranmakla yükümlü...

 

Bugün 7 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol